8 Kasım 2016 Salı

Tango Vals

Vals dans etmeyi sevmem.
Sevmiyorum çünkü Vals'in kendine has bir akıcılığı var, kendine has bir hareket şekli.
Beşik gibi mesela. TETE'nin dediği gibi, hakikaten uçar gibi.

Sevmiyorum çünkü vals dans edene rastlamak zor ender.

Olamıyor.

Tete Rusconi.
https://www.youtube.com/watch?v=KaN-LztVB4c

Arce & Montes
https://www.youtube.com/watch?v=SrJXmg8trl0&list=FLdu7HMVQHvPzHlmZ2YLkHdw&index=145

25 Ağustos 2016 Perşembe

İzmir-Ağustos 2016


Bugün İzmir'de 4. günümü bitirdim.
Tango için geldim. 4 gündür sabah 8de evden çıkıp gece 3 de giriyordum. Dün gece ayaklarım tango ayakkabılarıma sığmayınca anladım:İzmir çok nemli,çok sıcak ! İç Anadolu'nun yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı iklimine alışkın bünyem bu neme uyum sağlamakta çok zorlanıyor.

İzmir'de anladığım 2.şey, mini kot şort giymeyen kızların hoş karşılanmadığı; ya da sezonun modası mini kot şort ve crop top tşört. Sırt çantalarını da unutmamak gerek tabii. Ve en nihayetinde, bugün tüm cesaretimi toplayıp ben de şortumu giydim! Kendimi, ortama iyi adapte olmuşlukla tebrik edip 'aferin nilüfer' dedim.

Şimdiye kadar gidebildiğim iki milonga ve bir pratikte yaz rehaveti var sanki. Eh, ne de olsa İzmir burası. Akşamları gidilecek bir kordon,bir Çeşme var. Yalnız, ben İzmir erkeklerinin dansını seviyorum. Bunu 3 yıl önceki Ayvalık Tango Meeting'de de fark etmiştim. Evet, sizinle dans etmeyi seviyorum İzmir erkekleri.

1 hafta daha buradayım. Güzel şeyler öğreniyorum. Kendimi iyi hissediyorum.

Yakında görüşmek üzere ! Çok daha fazlasıyla.

25.08.2016
NT

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Çekicilik nerede?

Facebookda ne fotoğraflar görüyorum, insanın bakmaya doyamayacağı kadınlar,ekekler..

Sonra onlarla karşılaşıyor, konuşuyorum. ama bir şey eksik. nereye kayboldu o çekicilik diyorum.
Arıyorum.Bulamıyorum.

Aylardır öğrencilerime anlatıyorum:
Çekicilik senin hareket edişinde.
- Elini kolunu nereye koyacağına karar ver.
- Huzursuz hissettiğin zamanlarda elinle kolunla oynama, bacaklarını sallama. Bedenine bilinçaltının hükmetmesine izin verme. Kontrolü sen al.
- Dans etmeye başlamadan önce parmak uçlarına kadar fark et bedenini. İstediğin şekilde hareket ettirebilmek için önce komutayı ele almalısın.
- Dans ederken müziğin ritmine yetişmek için, partnerinin hızına yetişmek için, partnerinin boyuna yetişmek için komutayı bırakma.Dans boyunca korumaya çalış.
-Duygu durumu değişikliklerini fark et. Duygularını oluşumuna kontrol edemezsin, onlar susamak gibidir. Engel olamazsın/olmamalısın. Onları fark et ki vermek istediğin tepkilere sen karar ver. Bilinçaltına değil.
- Bedeninin /duygularının kontrolünü bilinçaltına bıraktığın an ele geçirilirsin ve seni neyin ele geçirdiğini bile bilmezsin. Çünkü bilinçaltın, tüm tecrübelerini senin dahi anlayamayacağın şekilde birbirine bağlamış dipsiz bir kuyudur. Hangi tecrübeler / önyargılar ağını ne zaman ortaya çıkartacağını bilemezsin.

(https://eksisozluk.com/elini-kolunu-nereye-koyacagini-bilemeyen-adam--4333303)

Kaybolmuş hissediyorsan şunu dene:

-Derin bir nefes al,3 saniye boyunca al.
- O nefesin 2 saniye süresince tüm bedenine dağıldığını hayal et. Fotoğraftaki gibi. Merkezinden başlasın. Dalga dalga yay onu.Ayaklarının ucuna kadar, başının tepesine kadar genişlesin.
- Şimdi aynı nefesi verirken, gönderdiğin yerlerden topla onu. Başının tepesinden merkeze doğru nefes borundan insin, parmak uçlarından merkeze doğru bütün kolunda hareket etsin, ayak uçlarından merkeze doğru bütün bacağında yol alsın, hiçbir noktayı atlamadan. 3 saniye sürsün.

8 saniyede bilinçaltının komutasından çıktın, kontrolü kendi eline aldın.

-Evden çıkarken
-Arabaya binerken
-İşe girerken
-Bankaya girerken
-Mağazaya girerken
-Arkadaşınla buluşmadan önce
-Telefonu açmadan önce
-Anlatmaya başlamadan önce
-Dinlemeye başlamadan önce
-Derse girmeden önce
-Dansa kaldırmadan önce
-Partnerinin elinin tutmadan önce
- Partnerinin elini bırakmadan önce

Kendi doğallığını bulacaksın. Emin ol.
Yemek yerken ağzını bulamayıp yemeği suratına bulaştıran bebek gibiyiz.
Ellerimizin kontrolünü alalım.

Daha az "elimize yüzümüze bulaştıralım".


NT

15.08.2016










14 Ağustos 2016 Pazar

Leader ve Follower'ların eğitim farkındalıksızlığı: Parana, zamanına, emeğine yazık etme !

Malum, partnerli bir dans yapıyoruz. İki kişinin birlikte dans etmesini sağlamak, iki farklı bedeni birbirine uyumlaştırmak için leader ve follower'ın yapması/yapmaması gerekenleri öğretiyoruz.

Ders sonunda,kimi öğrenci o hareketi nasıl uyumlu yapacağını bedenine aktarabilmiş oluyor, kimi olayı anlamış ancak henüz bedenine aktaramamış olarak çıkabiliyor . Bu çok olağan, hatta olması gereken.

Sonra milongada bir bakıyorum, hareketi YAPMIŞ / TAMAMLAMIŞ olmak için kadını oradan orada fırlatan erkekler, YETİŞEBİLMEK için oradan oraya savrulmayı göze alarak koşuşturup duran kadınlar.

Sonra... sonra ben, verdikleri emeğe üzülüyorum .

Özellikler erkeklere.

Özel dersler ve pratiklerimde her öğrencime söylüyorum: Sen birşeylerin farkındasın ki buraya geldin. PARA, ZAMAN ve en önemlisi EMEK harcadın. Bak senden başka kim yapıyor bunu? Peki milongada dans ederken neden önceliğin kadına sacadayı yapmak oluyor, neden uyumlu dans etmenin zevkinden feragat ediyorsun?

- ama kadına yaptıramıyorum o zaman bu hareketi !

- Peki;
1) sen kadına onu yaptırmak için savuruyorsun, o kadın da yapmış oluyor diyelim. Hareketi tamamladın ama kalite nerede? Skor odaklı mısın? Keşke step aerobik yapsak.
2) Kadın o hareketi kaktırarak tamamladı,mutlu mu ? bazıları mutlu, evet. Nasılsa yapıyorum diye ders almayı bırakıyor. Peki kalite nerede? Skor odaklı mı? Keşke step aerobik yapsak.

Sonra o kadın yerinde sayıyor, O erkek yerinde sayıyor. Dansımda bir şey eksik,ilerleyemiyorum diye Dans edemediğini sanarak tango'dan uzaklaşan topluluk.
Skor odaklı kalarak pisti cehenneme çeviren, onlarla dans etmeyenleri de burnu büyüklükle suçlayan başka bir topluluk.
Milongalarda hep aynı yüzler, bu camia neden genişlemiyor diye soran üçüncü bir topluluk.

Özetlemek gerekirse:
Malum, partnerli bir dans yapıyoruz. Dans ettiğin kişi ile etkileşimde olduğun bir dans. 
Diyorum ki, sen para,zaman emek harca, öğren. Milongada uygula. Öteki, sende bir şeyin değiştiğini , güzelleştiğini ve seninle daha keyifli dans edebilmesi için bir şeyler yapması gerektiğini fark etsin. O da emek harcasın. Etkileşelim yani. birbirimizden öğrenelim.
Kartopu gibi büyüyelim. Dansımız topluca kaliteli olsun. Camiamız büyüsün, renklensin. 

Parana, zamanına,emeğine yazık etme.

NT
14.08.2016





10 Ağustos 2016 Çarşamba

Nilüfer'le Pratik


Dans Partnerliğ vs Evlilik Kurumu

Dans partnerliklerini (P) evlilikle sonuçlanan ilişkilere (İ) benzetmeye başladım.

1)     İ:  Her fırsatta seninle olmak istiyorum. Ne arkadaşlarımla, ne ailemle; en çok seninle birlikte olmaktan zevk alıyorum! İyi ki tanımışım seni!
        P: Milongada en çok seninle dans etmekten zevk alıyorum. Çok yoruldum ama hadi bi tanda daha yapalım.

2)     İ: Sadece işten çıkıp seninle yemek yemek yetmiyor artık bana.Birlikte tatile mi gitsek? Güzel anılarmı bir tek seninle yaratmak istiyorum.
        P: Milongalarda dans ediyor olmak yetmiyor artık bana.Neden boş zamanlarımızda pratik yapmıyoruz ?

3)    İ: Son birkaç ay ne kadar güzel geçiyor, çok mutluyum! Birlikte yaşasak nasıl olurdu acaba?
       P: Pratiklerde de uyumlu çalışıyoruz.  Dansımızda her gün yeni birşey keşfediyoruz, ne muhteşem !

4)    İ: Birlikte yaşamaya başladığımızdan beri bazı alışkanlıkları beni çok da mutlu etmiyor.Amaan; ne önemi var canım bu küçük şeylerin! İlişki dediğin böyle birşey zaten. Zaten hiçbir şey dört dörtlük olmuyor. Hem seviyoruz ki biz birbirimizi!
       P: Şöyle yapsa bu hareket daha iyi çıkacak. Söylesem mi söylemesem mi? Aman ne gerek var söylemeye. Birlikte baya iyi dans ediyoruz işte. Ondan daha uyumlu dans ettiğim biri yok bu şehirde.

5)    İ: Diyorlar ki 'Birbirinize çok yakışıyorsunuz! Ne kadar güzel bir ilişkiniz var kızım/oğlum ya, herkes imreniyor valla size. Hem o çocuk/hatun ne öyle!?!? bi' içim su ve gözü senden başkasını görmüyor!'
       P: Diyorlar ki 'Birbirinize çok yakışıyorsunuz! Milongada herkes sizin dansınızı izliyor valla. Başkalarıyla hiç bu kadar iyi görünmüyorsunuz.  Benim de bu kadar uyumlu dans ettiğim biri olsa keşke.. hem neden gösteriye çıkmıyorsunuz siz?'

6)   İ: Ya evlensek mi biz?!?!
      P: Ya partner mi olsak biz?!?!?!

7)   İ: Davetiyemi ekte gönderiyorm canım, Evleniyoruz ! Yuppie!
      P: Partner olduk biz, hey yooo ! Bu da Facebook sayfamız canım. Like'layıver bi zahmet.

8)   İ: Ne de güzel evlendik.Cicim aylarımız ne kadar da güzel. Hep birlikte olalım inşallah.
      P: Ne de güzel partner olduk. İlk gösterimizi de yaptık. Videomuz 70 beğeni,20 kalp aldı. Harika değil mi.

9)   İ: Annemlere daha sık gitsek fena olmaz aslında/ Neden ayna karşısında bu kadar çok zaman harcıyor anlamıyorum. Alt tarafı içmeye gidiyoruz işte.
      P: Dün çok yorulmuşum.Bugün o milongaya gitmek istemiyorum ben.Hem belki enerjimizi daha çok çalışmak için harcamalıyız. Ne de olsa insanlar bizi beğeniyor ve gösteri için davet ediyorlar. Yerimizde saymamamız gerek.

10)   İ:  Ayna karşısında geçirdiğim zamanı önemsemediğini söylemişti. Şimdi neden bu kadar didişmeye başladık?
        P: 1 ay sonra x milongada dans edicez ama çalışmak gelmiyor içimden. Hep aynı girişleri kullanıyor, ezberledim artık. Dansımızda şaşırtıcı bir şey kalmadı.

11)   İ:  Bugün eve gitmeden önce arkadaşlarla buluşup bir şeyler içeyim bari.
        P:  X milongaya gidip sadece keyfim için dans etmek istiyorum.

12)   İ: Artık ortak bir şeyimiz kalmamış gibi hissediyorum. İlişkimiz rutine girdi. Bazı şeylerin daha farklı olacağını hayal etmiştim.
        P: Dansımızda yerimizde saydığımızı hissediyorum. Uyumumuzun gitgide artacağını düşünmüştüm ama olmadı.

13)   İ:   Bitti galiba.
        P:  Bitti galiba.


"Dış etkenlerden" soyutlanmış bir dans partnerliğinin gelişimini kabaca ifade etmeye çalıştım.
İşin içine arkadaşlıklar, rakip stüdyolar, sevgililer/sevgililikler, rakip çiftler vb girince daha farklı dinamikler çıkıyor ortaya.

7 milyar insanın her biri farklı bir element gibi. Periyodik tabloda belli grupların içinde sınıflandırılmış olabiliriz ancak kimyasal reaksiyonlarımızın sonuçları dışsal değişkenlerdeki en ufak bir değişiklik/ilave ile birlikte farklı sonuçlara ortaya çıkartıyor.
You'll never know işte.

You'll never know demişken, ne varsa eskilerde var. İşte Funk, işte disco disco !
Keyiflenmeniz dileğiyle.

Sevgiler, öpücükler.

NT



    

29 Temmuz 2016 Cuma

Nilüfer'in Terminolojisi : 'Tango Kadınları ve Gemiler' Kavramım

Bilirsiniz; İngilizcede gemiler dişildir ve onlardan bahsedilirken 'she' kullanılır. Bu kullanım, geminin Latincedeki karşılığı olan Navis kelimesinin dişil olmasından kaynaklanır. Latince kökenli tüm dillerde bu dişil kullanım geleneksel hale gelmiştir.

Gemilerin dişil olması konusundaki sayısız görüşten bana en inandırıcı gelenler ise şunlardır:
      * Antik çağlarda denizciler, sefer sırasında onlara şans getirmesi ve açık denizde onları koruması için gemilerine koruyucu tanrıçaların isimlerini verirlermiş.
      * Uzun seferler sırasında sevdikleri kadınlardan uzak kalacak olan denizciler, gemilerine sevdikleri kadınların isimlerini vermeyi tercih ederlermiş. 

Gemilerden dişil olarak bahsedilmesi geleneği günümüzde de devam etse de, Lloyd's List* 2002 yılında yayımladığı bir kararname ile, tüm dünya ile uyumlulaşmak adına artık gemilerin 'she' değil 'it' olarak nitelendirileceğini belirtmiştir.  ( çok üzücü :( )

Tüm bu bilgilerin Tango ile ne alakası var diyeceksiniz. Tango kadınları da ( daha geniş ifade ile follower'lar) gemiler gibi hareket ederler ve onlara bir gemiye davranılacağı gibi davranılmalıdır. Denizcilikte, geminin gitmesi istenen yönü / rotasını  ve hızını belirleyen kaptandır ancak o da geminin rotada kalması için rüzgarın yönünü,hızını, dalga boyunu,dünyanın manyetik alanını, geminin manevra kabiliyetini vb. göz önünde bulundurmak zorundadır. Tüm bu faktörler geminin tepki zamanını da etkiler. Daha net ifade ile, 3 derece sancağa gitmek istersen dümeni 3 derece sancağa kıramazsın, yanlış rotaya girmiş olursun.

İyi tabir ettiğimiz leader'lar bu durumun farkındadır. 'Kadının dans etmesine izin vermek' olarak da bahsederiz derslerde. İyi tabir ettiğimiz follower'lar da bunun farkındadır. 'Active follower' olarak da bahsederiz derslerde. 

Leader bu kavramı tecrübe etmemişse partnerini oradan oraya alır-koyar, kukla gibi. Takibi iyi bir kadın bu aşırı etki ile baş ederken dans eden çift dışarıdan iyi görünebilir-belki- ,ancak içeride oradan oraya savruluyor, rızası dışında sürükleniyor gibi hisseder. 

'Tango Kadınları ve Gemiler' KAVRAMIMI özel dersler ve özel pratiklerde detaylıca anlatıyor, tercübe ettiriyorum.
Beklerim ,)


 (* Lloyd's List 1734'den beri Londra'da yayımlanan ve tüm dünyanın takip ettiği bir denizci gazetesidir.) 


NT
29.07.2016

22 Temmuz 2016 Cuma

Milonga Paraiso - 13 Temmuz 2016

13 Temmuz'da İzmir'e 2 saat mesafedeydim. Milonga Paraiso'da da Daniel & Christina nın gösterisi olacaktı. Hadi gideyim dedim ve gittim.

Uzun zamandır göremediğim arkadaşlarımla karşılaştım.Ankara-İstanbul-Eskişehir olarak daha sık görüşebiliyoruz ancak İzmir'le ancak senede bir büyük festivallerde denk gelebiliyoruz. O yüzden bu kaçamakta onlarla merhabalaşmak çok iyi geldi bana.

Otelin çok tatlı bir terası var. Pist güzel.
Katılım, Ankara'nın haftalık milongaları ile aynı sayılırdı.

Daniel & Christina baya eğlenceli bir gösteri hazırlamışlardı, onlardan bu tarzı beklemiyordum açıkçası. Enerjilerinde bir değişiklik vardı sanki. Hoşuma gitmedi değil. Değişime açık biri olarak, farklı şeyler deneyenleri seviyorum.

10 gündür dans etmiyordum, çok özlemişim. "İyi ki gelmişim" dedim.

Milonganın sonuna doğru bir anons yapıldı. Gecenin ne kadar güzel olduğu söylendi. İzmir, bundan sonra da - gösteri olmasa dahi- milongalarda bu katılımı sağlamaya davet edildi. Tango eğitmenleri /organizatörleri bu tarz anonsları yapmak zorunda kalmamalı

İnsanı düşündürüyor.

NT
22.07.2016


21 Temmuz 2016 Perşembe

Tencereden geçip giden fare gibi..


Bir tencere sütün içinden geçen fare geldi aklıma. Bu görüntü aklıma o kadar sağlam kazınmış ki, bunun bir deyim olduğunu sanmışım. Meğer aile büyüklerinden dinlediğim gerçek hikayenin bir parçasıymış.

Bir tencere süt kaynatılmış, soğusun diye de tencere yere konmuş. Farenin teki tencerenin bir yanından girmiş süte, öbür yanından çıkıvermiş!  Eh köylük yer,eski zaman, yoksulluk var tabii. Bi tencere süt bulunmuş, öyle kolay kolay dökülemiyor içinden fare geçti diye. El mahkum, içirilmiş o süt çocuklara.

Hayatıma girenlerden bazıları BENİM - benim!- tenceremdeki fare gibi, sepetteki çürük elma gibi. 
Ne sütü dökmeye kıyabiliyorum, ne sepetten çıkmak istiyorum. Ne münasebet !

"Bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütür."

Neyse ki ben Nilüfer'im. Güzel çiçeklerimi köklerim çamurdayken açabiliyorum.

NT
21.07.2016




2 Temmuz 2016 Cumartesi

Tango kadınları ve topuklu ayakkabılar #1

Vücudumuz hiçbir ilaveye gerek olmadan "çalışabilecek" şekildedir.
Bütün gün masa başında bilgisayarda çalışarak, kanepede televizyon izleyerek,saatlerce topuklu ayakkabıların üzerinde dans ederek bu işlevselliği kullanmıyor / bozuyoruz.
Bozduğumuz şeyleri tamir etmek için ise hiçbir şey yapmıyor, vücudumuzun kendi kendini tamir etme yeteneğine güveniyoruz; o iflas edip ağrılar sızılar başlayana kadar.

Topuklu ayakkabılarda enfes görünüyoruz: ayak bilekleri, baldırlar,kalçalar...

yalnız,enfes görünmemizin bir sebebi ağırlık merkezimizin yer değiştirmesi ve omurgamızın bu değişikliği destekleyecek şekli almasıdır.sonuç: bel çukuru belirginleşir, kalçayı daha kavisli gösterir. 
omurganın yeni şeklini destekleyecek kaslarımız ise bu yeni duruma alışkın olmadığından (güçlü olmadığından ), bir süre sonra bel ağrısı olarak bize kendi dertlerini anlatırlar :) 

**Her şey bir sebep-sonuç ilişkisinden ibarettir: sonuçtan memnun değilsek sebepleri değiştirmeliyiz. ancak hepsinden önemlisi, sebepleri doğru tespit etmektir.**

Dans ederken belimiz ağrıyorsa sebep topuklu ayakkabılarda dans ediyor olmamız değil, bel ve sırt kaslarımızın yeterince güçlü olmamasıdır. Dans ederken kullanacağımız kas gruplarını güçlendirdiğinizde dansınızın da ağrısız keyfe dönüştüğünü göreceksiniz. 

Bir sonraki yazımda bel/sırt güçlendirme ve baldır/aşil esnetme egzersizlerinden bahsedeceğim.

öpüldünüz :*


25 Haziran 2016 Cumartesi

Gulumseyen cabeceo

Cabeceo yaparken size gulumseyen birini reddetmek, cok gecerli bir sebep veya yuksek bir ego gerektirir.

19 Haziran 2016 Pazar

Dans ederken rahatsız olduğum şeyler #4: derse alkollü gelen öğrenci

Dansa başladığım ilk günlerden beri en çok rahatsız olduğum şeydir öğrenmeye çalışırken karşımdakinin saçma yorumları, sallanan bedeni ve kokan ağzını çekmek.

-öğrenmeye çalışırken sevmezdim. - partner değiştirmeye çalışırdım.
-partnersiz öğrenciye eşlik ettiğimde sevmezdim. - bana ne, işim çıktı der dersten çıkarım en kötü derdim.
-ders verirken ne olacak peki ??? işte şimdi durum kötü.

ders saati geç olabilir. yaz gelmiş olabilir, serinlemek istiyor olabilir. Ama derse içkili gelemez.
gelirse de ben onu görmezden gelirim. Bu mu en iyi çözüm?

NT
Haziran 2016

10 Haziran 2016 Cuma

Nilüfer

Nilüfer benim adım.
Köklerim çamurdadır benim, çamurda !

Istemez miydim agac dallarinda salınmayı, ya da bir orman toprağında derinlere ulaşmayı ?

....

Istemezdim.
Ben suyun icinde olmaliyim, köklerim çamurun içinde.
Çamur diyorum,çamur ! Kiri, pası, ölüsü, dirisi, iyisi,kötüsü, asalağı, zeginliği, rezilliği.

Çamurun tüm pisliği güç verir bana. Alirim onu derinlerden, iletirim suyun ustundeki güzeller güzeli cicegime. Dipteki kiri pasi donustururum, yapraklarim acilsin diye misler gibi.
Yavaş yavaş...

Açılır yapraklarim kocaman. Güçlüyümdür !
Gölü geçecek olanlar beni basamak bilir, bir de yorulmuş börtü böcek dinlenecek güvenli liman.

...

Ne de olsa Nilüfer'im ben.
Nilüfer!

11 Haziran 2016
04:00



2 Haziran 2016 Perşembe

Kendini öven kadın modeli

Başlık, kendini öven kadın modeli çünkü bana kendini öven erkek modeli yok, doğal olarak.

Ordan burdan sohbet ediyoruz. Konu işe güce de geliyor, tatil planlarına da, hayat hakkında paylaşımlara da, tango'ya da..

Sonra kimlerin onun dansına bayıldığını, kimlerin gelip ne sorular sorduğunu, kimlerin onun dansı hakkında ne yorumlar yaptığını anlatıyor dakikalarca.
Bunları bana neden anlatıyor ki ?

1) onun dansını çok mu beğeniyor muşum? ( öyle ise neden yine beğenileri anlatıyor, zaten öyle düşünüyorum)
2) onun dansını hiç beğenmiyormuş muyum? ( öyle ise neden bana dansını başkalarının ne kadar sevdiğini kanıtlamaya çalışıyor, onun için önemli bir kişiyim sanırım :)
3) onun dansını beğenenlerin ne kadar yetkin kişiler olduğunu mu anlatmak istiyor? ( öyle ise, sevindim onun adına. bunu benim de bilmemi istiyorsa ben de onun gözünde bir yetkin kişiyim sanırım :))
4) onun dansını beğenenler şu-şu-şu ve şuymuş. ( benim o insanların dansından, dansa bakış açılarından hoşlanmama ihtimalimi,bu ihtimalin kendi dansıyla ilgili bende ister istemez bir fikir yaratacağını hesaba katmıyor : ) ne kadar önemli bu? benim için hiç. ama onun için önemli ki bana anlatıp duruyor.)

:))
falan filan.

Ben tecrübelerine dayanarak karar veren biriyim.
Bana anlatma.

NT




14 Mayıs 2016 Cumartesi

Dans ederken rahatsiz oldugum seyler #3: yine gec geldin milongaya nilufer.


Simdiii,, sanane desem.. olmayacak.
'Suradaydim da, ondan sonra yemek yedim de, sonra dersim su saatte bitti de,sonra yorgnluk cayi icmem gerekiyordu da' diye aciklamaya girsem.. kime neyi acikliyorum.
'Evet, ben de hep boyleyim canimm.. ahahahah 'desem tepeme cikiyorlar.

Adim cikmis 9'a. Milongaya gec gelirmis nilufer. Ya sanki herkesin gobegi benimle kesildi. Ben olmayinca dans da edilemiyor. Ben olmayinca rahat da edilemiyor.!!!

Nedir mesele, anlamiyorum ki?

Sadece muzik dinlemek ve dans edenleri izleyip gozlerimi / kulaklarimi doyurmak istesem ' dans etmeyeceksen neden geldin milongaya, git evindd video izle bari ' diyorlar.
Denmesin diye 11 de gidiyorum, sen zaten hep gec gelirsin diyorlar.

Kimse kimsenin keyfinin kahyasi degil.

Dans keyfimin zamanini da, yerini de , suresini de ben bilirim.

Tesekkurler.

NT

13 Mayıs 2016 Cuma

Burjuva vs halktan olmak

Beni toplu tasima kullanmiyorum diye yeren insanlarin, sadece sarilmanın onemli odugunu soyledikleri tangoyu dans etmek icin gittikleri milongada yelek ve kol dugmesiz olamamalari komik, bayagi komik.
(Bayagi, ucuz anlaminda )

5 Mayıs 2016 Perşembe

Profesyonellik


Piç'ligin is hayatindaki adi Profesyonellik olmuş.

(Profesyonel : bir isi kazanc saglamak amaciyla yapan kimse
Piç: kalles, kurnaz, kotu niyetli kimse

isin icine parasal, nufuzsal kazanc girince demek ki...)

11 Nisan 2016 Pazartesi

Dans ederken rahatsız olduğum şeyler #2:"Bugün ne kadar güzelsin !"

Dans neydi?
Dans; önce güvenini sunmaktı, sonra güven talep etmekti.
Dans, "o bana uysun"u bir kenara bırakmaktı.
Dans,"ona ayak uydurmalıyım"ı bir kenara bırakmaktı.
Dans,"birlikte bir dil oluşturunca ne güzel oluyor"du.

Dans ederken ne bacağının dekoltesini görürsün, ne yüzünün güzelliğini.Ne saçındaki jöleyi görürsün, ne kravatının rengini. Dans ederken içini görürsün, görmelisin,göstermelisin. Açık etmemek mi? evet, o da bir tercih.

Ne güzel adamlar görürsün, elini tuttuğunda bomboş hissettirir. Ne özensiz kıyafetler görürsün, elini tuttuğunda sana ilham verir.

Gözün gördüğü güzellik sosyal dansındaki memnuniyetini garantilemez.

Milongada dans ettiğim insanlar kılığımı değil,dansımı beğenerek benimle dans etmek istesinler. Güzellik yarışmasına katılmış birine "bugün ne kadar güzelsin" derim. Kapanıp dans etmeye gitmişsem de karşımdakinin verdiği hisle alakalı iltifat ederim. Haa,görüntüsünü beğendiysem ve söylemeden edemeyeceksem belirtir geçerim tabii.Benim derdim, üstüne basa basa güzelliğe vurgu yapılmasında. Öyle olduğunda kimseyle dans edesim gelmiyor!

Demem şu ki; amaca yönelik iltifat edin: güzelliğini elde etmekse görüntüsüne, dansını yaşamaksa dansına.

NT
6 Mart 2016

30 Mart 2016 Çarşamba

İstiyorum ! ..mu?

Nasıl ki iki insan birbirlerine ilgi duyup görüşmeye başladıklarında aralarında yadsıyamayacakları bir çekim ve merak vardır ancak ömür boyu birliktelik gibi bir vaatleri yoktur; birbirlerine duydukları çekim haricinde günlük hayat içindeki uyumlarını, yaşamlarının ne kadar paralel olduğunu, birbirlerini tamamlayan ve karşıt noktalarını anlayıp uyumlaşmaya çalışırlar, sanat için de aynısı geçerlidir. Bir şekilde ilgi uyandırmış bir sanat dalının o insanın içinden gelen mi, etrafın yönlendirmesi mi, sadece merak mı olduğunu anlaması için bir flört dönemi geçirmesi gereklidir. O sanatı tüm gerçekliğiyle ( kadın/erkeğe yakın temasıyla, müziği anlamasıyla, karşısındakine özenli ve saygılı davranması gerçeğiyle, aylarca emek vermesi gerekliliğiyle, para harcaması gerekliliğiyle, kafa yorması gerekliliğiyle, mesela ricada bulunması gerekliliğiyle, mesela reddedilmesi gerekliliğiyle, mesela dürüst olması gerekliliğiyle, mesela ayaklarının acı çekmesi gerekliliğiyle, mesela parmaklarının yaralanması gerekliliğiyle, mesela kendini tüm ‘diğerleri ile rekabetçi’ duygulardan arındırıp sadece kendine dönebilmesi gerekliliğiyle vb. ) kabullenmesi için onu tüm halleri ile tanıması gerekmektedir.
    Sanatla ilgilenenlerin kendilerinin de bu yollardan geçmiş olduklarını unutmamaları, kapılarından giren herkesin de o yolun başında olduğunu kabul etmeleri gerekmektedir.

    Naçizane

    30.06.2015  

    'Dünya Tango Günü' 2015

    Benim Tango’m ben gibi. Neşeli ise yüzümde, hüzünlü ise yüzümde, endişeli ise yüzümde...
    Benim Tango’m ben gibi.
    Sonuca değil sebebe odaklı. Zamanı ve dozu doğru sebeplerle yola çıkarsam istediğim sonuca yaklaşacağım aşikar.
    Benim Tango’m ben gibi.
    Yaptığı şeyi değil, karakterini sevdiğim insanlarla huzurda ve güvende dans ediyor. İlişkilerini, dansı iyi olanlarla değil kişiliği yakın olanlarla sağlamlaştırıyor. Tango aşıklarına, dans aşıklarına..
    Birlikte nice huzurlu yıllara. Nilüfer Taşkan
    11 Aralık 2015

    Film Serileri ve Süreklilik

    Star Wars, Back to the Future, The Lord of The Rings, Game of Thrones, Harry Potter, iPhone vb.
    Hepsi de serinin bir sonraki kitabı, ürünü, filminde neler olacağı, hangi yeniliğin yapıldığı konusunda merak yatıyor. Bir sonraki çıkana kadar oyuncakları, dvd’leri, anahtarlıkları, yan ürünleri, çizgi romanları,oyunları,defterleri, müzikleri vb tamamlayıcılar ile birlikte ticari bir mal haline getirilebiliyor. Bir olguya ortak olmaktan zevk alan, sohbetlerini, seyahatlerini,kullandığı ürünleri bu olguya göre organize etmekten mutlu olan insan toplulukları yaratıyor. Bu insan toplulukları aylar öncesinden biletlerini alıp, sabahın erken saatlerinde kuyruklar oluşturup, serinin yeni ürününü ilk kullanan/izleyen olmak için belki de yarışır hale giriyorlar. Sürekliliğin getirdiği merak ve birliktelik duygusu ile hareket etmek öncelikleri haline geliyor.
    Sürekliliğin getirdiği merak ve birliktelik duygusu ile hareket etmenin öncelik haline gelmesi müzik, tiyatro, dans’da da kendini gösteriyor. Zeki & Metin ikilisinin, Kayahan & Nilüfer ortaklığı, Arce & Montes ve/veya Chico & Juana partnerliği ve dahası.
    Süreklilik, bir sonraki ürünü daha iyi kılmak için kamçılıyor insanı, takip edenler için de takdir ve hayranlık duygusunu arttırıyor.
    Neticede,yaparak öğrenme de deriz biz buna.
    18 Aralık 2015

    Odak.. Çaba... Ben...

    Gectigimiz gun bir ogrencinin sorusuna verdigim cevapla yeni bir not cikti ortaya:
    Bu tarafima rahat donuyorum da bu tarafima donemiyorum hic.

    Ben de dedim ki:
    Simdiye kadarki hayatinizda sokakta yurumek, isinizi yapmak, cocuklarinizla oynamak, arkadaslarinizla sohbet etmek, yuzmek, kosmak,yemek yemek,uyumak icin o tarafiniza donmeye ihtiyaciniz olmamamis demek ki.
    Nasil ki pazarcilarin kollari daha guclu, asansorsuz apartmanda yasayanlarin bacaklari guclu, butun gun masa basinda oturanlarin belleri agriyor... tango yapanlarin da suralari guclu, su kasi kullaniyorlar, su tutusu kullaniyorlar...siz de tango yapmak istiyorsaniz simdi yeni bir ihtiyaciniz doguyor.
    Artik farkindaliginizi, daha once ihtiyac duymadiginiz icin kullanmadiginiz kaslariniza yonlendiricez. odaginizi, vucudunuzun o kismina alicaz.

    Neden? Cunku tango 2 kisiyle yapiliyor. Her iki tarafin da tango yapmaktaki amaci birbirini rahat ettirerek birlikte hareket etmek. Yoksa bireysel bir dansi secerdik.
    Kendi kendimize rahat rahat hareket ederdik.
    Bir baskasiyla ortak bir sey paylasmak istiyorsak, ikimizi de rahat ettirecek cabayi gostermek, daha once yasamimizda olmayan noktalara farkindalik yuklememiz gerek.

    sonra kendimle konusmaya devam ettim:
    "benim suram calismiyor iste. ben boyleyim. Bu kadarim." Dediginiz an bireyselliginize dondugunuz andir. Karsinizdaki ile rahat, keyifli bir ortak paylasimda bulunmak icin gereken cabadan vazgecmis oldugunuz an'dir.
    Bu halinizle rahat ve keyifli bir dansi hala istiyorsaniz, unutun. "Ben buyum!" dediginiz an, birlikte olma duygunuzun zayifladigi andir. Caba gostermekten kacinmaniz, onceliginizin BIRlikten, BIREYsele gectigi andir.

    Diger taraftan, dogustan gelen fiziki yapiniz bazi durumlarda esnekliginizi sınırlayabilir. Çaba, sınıra gelene kadar gereklidir. Bundan sonrasi kendi bedenimize, kendi ruhumuza zararlidir.

    Bedenimizin limitlerinin, bedeninin limitlerinin icinde rahat ve keyifli dans etmemize imkan tanidigi insanlarla dans ediyoruz, etmeliyiz.

    Ruhumuzun limitlerinin, ruhunun limitlerinin icinde rahat ve keyifle birlikte olmamiza imkan tanidigi insanlarlayiz, olmaliyiz.

    10 haziran 2015

    Koreografi mi ?!?!

    16 nisan Perşembe sabahı yine videolar izleyip “bunun şurasını sevdim”,“bunun burasını sevmedim”,”zaten hiç de sevmem” seanslarından birindeydim.
    Sonra “koreografi” neden tercih etmediğimi düşündüm.

    Ben...ben diyorum ki:

    Şimdiye kadar izlediğiniz en iyi ve en kötü filmi/tiyatro oyununu/operayı hatırlayın. Neticede;

    *Filmler de 1 kere oynanıp kaydedilen, zaman ve mekanla oynayabildiğin “oyun”lar değil mi?
    *Her ikisinde de birileri tarafından önceden yazılmış ve kurgulanmış bir senaryo yok mu?
    *Her ikisinde de oyuncular yok mu birilerinin yazdığı senaryoyu canlandırıp görsel hale getirmeyi amaçlayan?

    En sevdiğiniz filmi / oyunu / operayı neden sevmiştiniz?

    *oyuncular çok iyiydi, çok gerçekçi oynadılar.
    *senaryoda hiç açık yotu, tüm sorular yanıtlandı.
    *her sahnenin bir amacı vardı ve bu amacı kolaylıkla fark edip takip edebiliyorduk
    *vb.

    En sevmediğiniz filmi /oyunu / operayı neden sevmemiştiniz?

    *oyunculuk çok kötüydü.
    *senaryonun ne anlatmak istediği belli değildi.
    *sahneler arka arkaya gelmiş skeçler gibiydi, hangi olayın neye bağlandığı ifade edilmemşti.
    *vb.

    Şimdi bütün bunların 3 dakikalık bir tango parçasına uyarlandığını düşünün.

    Benim bu sabah ilk izlediğim ve tüm bu düşüncelerin arka arkaya sıralanmasına sebep videoda bir milonga şarkısı başlıyor. Kadının sırtı erkeğe dönük. Tutuşa geçmeden bir süre yürüyorlar, süslemeler falan.Kadının, arkasında adam olduğundan haberi olmadığını ve erkeğin kadını takip ettiğini anlıyoruz. Sonra erkek bir anda kadının poposunu avuçluyor. Kadın şaşırıp kızgınlıkla arkasına dönüyor. Sonra da gülümseyerek erkeğe doğru ilerliyor ve eğlenerek gülerek dansa başlıyorlar. Şimdi buradaki hikaye ne: sokakta biri birinin poposunu avuçluyor, ve sonra mutlu mutlu dans etmeye başlıyorlar.

    Bu bir film olsaydı ben bu saniyede kopmuştum.

    Olaylar değişir, duygular değişir, bakış açıları değişir. Bu değişimlerin tamamı bir hayat boyu da anlatılabilir, 90 dakika boyunca da ,3 dakika boyuncada..

    Birbirinden farklı duygu, olay, kişi, durumları ucuca getirip birbirine zımbalamak keskin geçişler oluşturur. Bizi yeni duruma hazırlamaz. Denize girmeye çalışıyorsunuz, su çok soğuk. Kendinizi minik minik hazırlarken biri gelip sırtınıza su sıçratıyor. Hazırlıksızken. Pfffssss... nahoş bir durum ..

    Yeni duruma geçişler ustaca birbirine kaynaştırıldığında ise tadından yenmez bir akış ortaya çıkıyor.

    Tango eğitiminde sürekli duyduğumuz gibi: hareketi kesme! partnerinden kopma! Yoksa bir anda güzel bir rüyadan uyanmış gibi olursun ve ondan sonrası tat vermez.

    Akışı kesmeden oluşturulan kurguların anlattığı hikayelerin- hele oyuncular/dansçılar da bu hikayeye inanıyorlarsa- izlemeye doyulmaz olacağına inanıyorum.

    Zaten her gün bir kurgunun içindeyiz.
    "doğru pencereden bakarak neden dansta da benzer hoşlukta bir kurgu yakalanmasın? " diye düşündü nilüfer.
    (Yakalamak -TDK anlam7-: Arayarak veya rastlantı sonucu bulup bağlantı kurmak)

    Naçizane


    16 Nisan 2015 

    Sarılmak: kime/neden?

    Son yillarda tango'nun guzel sarilmak'la eş tutulduğu bir donemin icinde yasiyoruz.Dans edecekken 'guzel sariliyor' diye birilerini seciyor, yorum yaparken ' cok guzel sariliyor valla' / 'teknigi iyi ama sarilmiyor' diyor, ogretirken 'tango guzel sarilmaktir. Otesi, step-aerobik yapmaktan farksizdir' dan dem vuruyoruz. 

    Da... guzel sarilmak ne demek ki ? 

    Guzel sarilmak demek GUVENMEK demek.GUVENINI sunmak demek. GUVENDIGINI samimiyetle belli etmek demek. Guvendigin sey ne peki? Oldugun halinle kabul edildigin ve seninle gecirilen vakitten keyif alindigi tabii. 

    Guvenli hissetmedigin ortamda endiselerin esir alir seni.Kendini kabul ettirmek gibi gereksiz bi cabaya girer, iyice sacma bir durumun icinde bulursun kendini.

    Bir baska acidan ise; tango'daki sarilma eyleminin icinde bir kadin-erkek iliskisi oldugu aşikardir. Bu ilişkinin tanda sonunda bitecegi kabulu ile guvenini sunarsin. O kabul ile evli bir kadina sarilir, ya da sevgilini sandalyede birakip bir baskasina sarilmaya gidersin. En mutlu oldugun kollar, en cok kabul gordugun kollardir.

    Bir tanidigim,sarilmanin icinde kadin-erkek çekiminin olmadigi, insanlarin bunu cok abarttigi ve gercek sarilmanin ne demek oldugu konusunu atladiklarini savunuyordu bir gun. Ve bu tanidigim, sadece iyi dans ettigi herkesce kabul gormus kadinlarla dans eden, onlarla olmadigi taktirde o geceyi hic dans etmeden kapatabilen biriydi. Onun savunmasini dinledikten sonra dedim ki: 'madem sarilmak sadece insani bir ihtiyac ve kadin-erkek enerjilerinden yola cikmiyor, o zaman neden milongada erkekleri de dansa kaldirmiyorsun ?'
    Sorumun cevabini sessizlik olarak aldim.

    Gercekleri abartmak ne kadar yaniltici ise( tango'nun tutku ve aşk'tan ibaret oldugu yanilgisi) , gercekleri inkar etmek de (kadin ve erkegin tango'daki varliklari) bir o kadar aldaticidir.

    Havaniz nasil olursa olsun, sizin guveniniz ilk başta 'kendinize' olsun ..
    31 Mart 2016  

    26 Şubat 2016 Cuma

    Dans ederken rahatsiz oldugum seyler #1: Benim sutyenim benim askım!

    Merhaba beyler/bayanlar,
    Dans ederken en sinir oldugum seylerin basinda, sag omzumdan dusen sutyen askimin, sirtimdaki sag el usulca uzatilarak omzuma yerlestirilmesi geliyor.

    Ya benim sutyenim, benim askım! Ona dokunma hakkini kim veriyor sana !
    Yillar once bir sohbette bunu dile getirdigimde soyle bir yorum almistim bir erkekten:  
    "e rahatsiz oluyorsunuz, ben de rahat edin diye duzeltiyorum. Yoksa gayet guzel bir goruntu bence .) "

    1. Dans edemeyecek kadar rahatsiz olsam birakirim elimi, duzeltip dansa devam ederim.
    2. Ben dansin ahengini bozmamak icin duzeltmiyorsam sana ne oluyor.
    3. Madem o kadar guzel goruntu, o zaman baksana! ne diye bozuyorsun manzarani.

    Devami gelecek.