30 Mart 2016 Çarşamba

Koreografi mi ?!?!

16 nisan Perşembe sabahı yine videolar izleyip “bunun şurasını sevdim”,“bunun burasını sevmedim”,”zaten hiç de sevmem” seanslarından birindeydim.
Sonra “koreografi” neden tercih etmediğimi düşündüm.

Ben...ben diyorum ki:

Şimdiye kadar izlediğiniz en iyi ve en kötü filmi/tiyatro oyununu/operayı hatırlayın. Neticede;

*Filmler de 1 kere oynanıp kaydedilen, zaman ve mekanla oynayabildiğin “oyun”lar değil mi?
*Her ikisinde de birileri tarafından önceden yazılmış ve kurgulanmış bir senaryo yok mu?
*Her ikisinde de oyuncular yok mu birilerinin yazdığı senaryoyu canlandırıp görsel hale getirmeyi amaçlayan?

En sevdiğiniz filmi / oyunu / operayı neden sevmiştiniz?

*oyuncular çok iyiydi, çok gerçekçi oynadılar.
*senaryoda hiç açık yotu, tüm sorular yanıtlandı.
*her sahnenin bir amacı vardı ve bu amacı kolaylıkla fark edip takip edebiliyorduk
*vb.

En sevmediğiniz filmi /oyunu / operayı neden sevmemiştiniz?

*oyunculuk çok kötüydü.
*senaryonun ne anlatmak istediği belli değildi.
*sahneler arka arkaya gelmiş skeçler gibiydi, hangi olayın neye bağlandığı ifade edilmemşti.
*vb.

Şimdi bütün bunların 3 dakikalık bir tango parçasına uyarlandığını düşünün.

Benim bu sabah ilk izlediğim ve tüm bu düşüncelerin arka arkaya sıralanmasına sebep videoda bir milonga şarkısı başlıyor. Kadının sırtı erkeğe dönük. Tutuşa geçmeden bir süre yürüyorlar, süslemeler falan.Kadının, arkasında adam olduğundan haberi olmadığını ve erkeğin kadını takip ettiğini anlıyoruz. Sonra erkek bir anda kadının poposunu avuçluyor. Kadın şaşırıp kızgınlıkla arkasına dönüyor. Sonra da gülümseyerek erkeğe doğru ilerliyor ve eğlenerek gülerek dansa başlıyorlar. Şimdi buradaki hikaye ne: sokakta biri birinin poposunu avuçluyor, ve sonra mutlu mutlu dans etmeye başlıyorlar.

Bu bir film olsaydı ben bu saniyede kopmuştum.

Olaylar değişir, duygular değişir, bakış açıları değişir. Bu değişimlerin tamamı bir hayat boyu da anlatılabilir, 90 dakika boyunca da ,3 dakika boyuncada..

Birbirinden farklı duygu, olay, kişi, durumları ucuca getirip birbirine zımbalamak keskin geçişler oluşturur. Bizi yeni duruma hazırlamaz. Denize girmeye çalışıyorsunuz, su çok soğuk. Kendinizi minik minik hazırlarken biri gelip sırtınıza su sıçratıyor. Hazırlıksızken. Pfffssss... nahoş bir durum ..

Yeni duruma geçişler ustaca birbirine kaynaştırıldığında ise tadından yenmez bir akış ortaya çıkıyor.

Tango eğitiminde sürekli duyduğumuz gibi: hareketi kesme! partnerinden kopma! Yoksa bir anda güzel bir rüyadan uyanmış gibi olursun ve ondan sonrası tat vermez.

Akışı kesmeden oluşturulan kurguların anlattığı hikayelerin- hele oyuncular/dansçılar da bu hikayeye inanıyorlarsa- izlemeye doyulmaz olacağına inanıyorum.

Zaten her gün bir kurgunun içindeyiz.
"doğru pencereden bakarak neden dansta da benzer hoşlukta bir kurgu yakalanmasın? " diye düşündü nilüfer.
(Yakalamak -TDK anlam7-: Arayarak veya rastlantı sonucu bulup bağlantı kurmak)

Naçizane


16 Nisan 2015 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder